Ahirzaman ve İnsanların Durumunu Anlatan Bir Hutbe
Ey insanlar, inatçı mı inatçı bir zamanda sabahladık, nankör mü nankör ve çetin bir zamana kaldık. Bu zamanda iyi kişi kötü sayılmada; zâlîm, zulmünü, serkeşliğini arttırdıkça arttırmada. Bildiğimiz şeylerle faydalanmaktayız; bilmediklerimizi sormamaktayız; musibet gelip çatmadıkça da korkmamaktayız. İnsanlar dört bölüktür: Bir bölüğü kendisialçalmadıkça, kılıcı körleşmedikçe, malı mülkü azalmadıkça, yeryüzünde bozgunculuğu men etmez. Bir bölüğü kılıcını çekmiştir; kötülüğünü izhâr etmiştir; yaya-atlı, adamlarını toplamıştır; kendisini ortaya atmıştır; dinini yok edip gitmiştir; bütün bunları da yok olacak mal elde etmek, yahut orduya baş olmak, başbuğ kesilmek, yahut minbere çıkıp yücelmek, halka ululuk satmak için yapar. Ne kötü alışveriştir dünyayı kendin için para-pul görmen, ondan ibâret bilmen; Allah katında nâil olacağı lütfü, ihsanı karşılık verip dünyayı alman. Bir bölüğü de âhiret ameliyle dünyayı diler; dünya ameliyle âhireti dilemez. Kendini alçak gönüllü göstermeye çalışır; adımlarını sık sık atar; eteğini beline çemrer; kötülüğünü gizleyip, halkı emin etmeye uğraşır; Allah’ın, kusurları örtüşünü de suç işlemeye vesile kılar. Dördüncü bölüğü ise, aslında bir yüceliği olmadığından soy-sop yüksekliğine sahip bulunmadığından bu hal, onu bir başka hale sokar. Kanaat ehli görünür, zâhitlerin libâsına bürünür; bu yüzden de ne gece dincelip yatar, ne gündüz bir şey yiyip doyar. Geriye kalan erlerse, dönüp gidecekleri yeri anarak gözlerini yumarlar; mahşer korkusuyla göz yaşlarını dökerler. Kimi vakit per-perişan olurlar; kimi vakit korkarlar, kahrolup giderler; kimi susarlar, ağızlarını yumarlar; kimi öz doğruluğuyla Allah’ı anarlar; kimi vakit de yasa düşerler, sızlanırlar. Kendilerini gizlediklerinden dolayı adları-sanları anılmaz; alçalış onları kavramıştır, izlerinin tozları bile belirmez. Acı bir deniz içindedir onlar; ağızları kurumuştur, sesleri çıkmaz; gönülleri feryatları duyulmaz. Halka öğüt vere vere usanmışlardır; kahrola ola alçalmış-lardır, öldürüle öldürüle azalmışlardır. Dünya, gözlerinizde, deri tabaklanan ağacın yaprağından da aşağı olmalı; koyun kırkılan makastan düşen yün kırpıntısından da bayağı olmalı. Sizden sonrakiler sizden ibret almadan, sizden öncekilerden ibret alın siz; kötüleyip atın onu siz; sizden olup kendisine düşenleri o da attı çünkü. Ey insanlar, sizin için korktuğum şeylerin en korkuncu iki şeydir: Hevâ ve hevese uymak, olmayacak uzun dileklere kapılmak. Hevâ ve hevese uymak insanı haktan alıkoyar; uzun dileklere kapılmak âhireti unutturur. Duyun, bilin ki dünya ardını döndü, gitti gider; ondan kalan, içilmiş, sonra da baş aşağı çevrilmiş kaptan sızacak bir kaç katredir ancak; dökülür, yiter. Duyun, bilin ki âhiret, yönelmiştir, geldi-gelecek. Her birinin de oğulları var; siz âhiret oğulları olun; dünya oğulları olmayın; çünkü kıyâmet günü, her çocuk anasına katılacak. Bugün iş günüdür, soru günü değil; yarınsa soru günüdür, iş günü değil.
NEHCUL BELAĞA